Yaşam

İslam’da kadına verilen değer ve önem

İslam dini; Cehaletin kadınlara biçtiği hor görülen ve sefil rolü reddetmiş ve ortadan kaldırmıştır. Onu şerefli ve değerli bir makama yükseltmiştir…

Her ne kadar dışarıdan bakıldığında İslam kadına kurallar ve kısıtlamalar getiriyor gibi görünse de, İslam’ın kadınlara koyduğu tüm hükümlerin kadının rahatı, huzuru ve esenliği için olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Allah’ın kullarına haram kıldığı her şeyin arkasında, kul için ima edilen bir iyilik ve iyilik vardır.

Hz. Peygamberimiz (sav) kadınlara nasıl davranırdı?

Peygamber Efendimiz (SAV) hayatı boyunca kızları ve kadınları hep el üstünde tutmuş, onları adaletten ve sevgiden hiçbir zaman mahrum etmemiştir.

Hz. Hz.Peygamber (SAV)’in kızı Fatıma odaya girince ayağa kalkar, kızının alnını ve saçlarını öper, onu yerine oturturdu. Peygamberimizin bu sıcaklığı, bu sevgi ve saygı gösterisi Mekke ve Medine’de derin izler bırakmıştır. Çünkü Mekkeliler kızları ile anılmayı bile hoş görmezlerdi.

Cahiliye dönemine, kız çocukları doğduktan sonra diri diri gömüldüğünde, Hz. Muhammed güneşte doğdu, Mekkelilerin bu tabusunu tamamen yıktı, kızlara ve kadınlara çiçek muamelesi yaptı…

Hz. Peygamber Efendimiz her konuda olduğu gibi kadınlara ve kızlara karşı da naif tavırlarıyla bizler için en hoş ve en büyük örnek olmuş ve hayatı boyunca çevresindekilere bunu hep emretmiştir.

Vefatından önce verdiği veda hutbesinde kadınlara da yer vermiş ve şöyle demiştir:

“Ey insanlar, size kadınların haklarına saygı göstermenizi ve bu konuda Allah’tan korkmanızı tavsiye ediyorum. Siz kadınları Allah’tan bir emanet edindiniz. Allah’ın adıyla konuşmakla onların ırzlarını ve iffetlerini helal kıldınız. Dikkat edin! Onların sizin üzerinizde hakları vardır.Sizin onlar üzerindeki hakkınız, ırzlarını korumaktır.Kadınların sizin üzerinizdeki hakkı, onları örf ve âdete göre yedirmek ve giydirmektir.Kadınlar konusunda Allah’tan korkun ve onlara en güzel şekilde davranın. “

Kuran’da Kadın

Kuran’da; “Nisa: Kadınlar” diye adlandırılan bir zamanın varlığı ve kadının evlilik, mehir, miras, talak, nafaka gibi medeni haklarının o dönemde ve daha birçok dönemde garanti altına alınmış olması, devleti göstermeye yeterli değildir. Bu konuda İslam’ın

Mücadele sûresine adını veren ayetlerde Allah, bir kadının kocasından şikâyetini bizzat dinlediğini ve derdine derman gönderdiğini bildirmektedir.

Meryem Ana, Kuran’da 34 kez adı geçen, iffeti, ibadete bağlılığı ve Allah yoluna bağlılığıyla övülen örnek bir kadındır.

Firavun’un eşi Asiye, imanı ve Allah’a sığınması nedeniyle Kuran’da övülen mübarek kadınlardan biridir.

Bazı âyetlerde Cenab-ı Hakk’ın razı olduğu kulları sayılırken kadınlar da ayrı ayrı zikredilmiştir:

“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, iffetli erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkekler ve kadınlar; Allah onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”(el-Ahzab, 35)

İşte Hazreti Ömer’in sözü:

“Aslında biz cahiliye devrinde kadına hiç önem vermedik. Nihayet İslamiyet’in gelişiyle birlikte Allah kadınlar hakkında ayetler indirmiş ve onlara birçok haklar vermiştir.”

İslam’dan önce kadın, doğduğunda bile istenmeyen bir varlıktı. Ayette cahil insanın zalim ve cahil hali şöyle anlatılır:

“Onlardan birine kızının (kızının doğumunun) verileceği müjdelenince, yüzü öfkeden simsiyah olur. Kendisine verilen kötü haber yüzünden halkından saklanır. Zulme katlanıp yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Yargılarının ne kadar kötü olduğunu gör!” (Nahl Suresi, 58-59)

islamda kızlara verilen önem

“Kim üç kızını veya kız kardeşini korur, büyütür, onları güzelce büyütür, evlendirir ve onlara nimetlerini ve nimetlerini devam ettirirse, işte o kimse cennettedir.” (Ebu Davud, Edeb, 120-121/5147; Tirmizi, Birr, 13/1912)

“Kim iki kızı büyüyüp reşit oluncaya kadar terbiye ederse, ben kıyamet gününde o kimseyle beraber olacağım.” (Müslim, Birr, 149)

Fahr-i Kainât üstadımız, erkeklerin kızlardan üstün olması fikrini de reddetmiştir.

Bir gün Resûl-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- kızı Fâtıma’nın -radıyallahü anha- evinde kalırken, hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin, ondan su istediler. Resûlullah, önce hazret-i Hasan’a su verdi. Hazret-i Fâtıma, Peygamberin Hazret-i Hasan’ı daha çok sevdiği kanaatindeydi. Efendi ise;

“–Hayır, Hasan önce su istedi.” o emretti. (Görmek.

Ahmed, I, 101)

Ve daha sonra;

“İkramlarınızda ve iyiliklerinizde çocuklarınıza eşit davranın. Birini kayıracak olsaydım önceliğim kızlar olurdu.” o emretti. (Heysemi, IV, 153; İbn-i Hacer, el-Metalibü’l-Âliye, IV, 69)

Yetişkin kadınlar da cehalet içinde aşağılıktı. Miras sıfırdı. Kocası öldüğünde, erkek kardeşine geçen bir mal olarak kabul edildi. Kabile savaşlarında tecavüz bir intikam yolu olarak görülüyordu. Şiddete, tecavüze ve iftiraya maruz kalacak, malı ve mehri gasp edilecekti. Fuhuş sıradan hale gelmişti. Evlilik adı verilen birçok yöntem de adaletsizlik ve ahlaksızlıkla doluydu.

Her türlü şiddet ve zulme karşı İslam geldi ve kadına hak ettiği değeri verdi. Fıtrat dini olan İslam, yarattıklarını en iyi bilen Yaratıcının koyduğu kanunlar ve ilahi talimatlardır.

Buna göre;

Kulluk planında kadın ve erkek Allah katında eşittir. Kadın, kadın olduğu için Allah katında hiçbir zaman eksik veya kusurlu görülmez.

Oburluk suçunu kimseye yüklemeyen İslam’da; “Asıl günah” diye bir şey yoktur. Her insan günahsız beyaz bir sayfa ile doğar.

Evlilik, insanların bencil eğilimlerini Allah’ın ahdi ile ruhlandırır. Bu ruhla kurulan yuvalarda toplumun huzurlu bireyleri yetişir.

Peygamberler tebliğ ve sosyalleşme gereği erkektir ama her peygamber salih bir anneden dünyaya gelmiştir. Yalnız Hazret-i Adem anasız, babasız yaratılmıştır.

Peygamberimize ilk iman eden ve onun en önemli referansı olan Hazreti Hatice;

Onunla ilgili hadîs-i şerîfde; “Dininizin üçte birini ondan öğrenin.” (Deylemî, II, 165/2828) Ashab-ı kiramın ortasındaki yedi müctehidden biri olan ve İbn Abbas’ın deyimiyle her müçtehidin ilminden istifade ettiği hazret-i Âişe’dir.

Ehl-i beytin ve sadat-ı kirâmın annesi olan Hazret-i Fâtıma Annemiz, İslâmiyette kadına verilen önemi ve menfi bir ayrımcılığa tabi tutulmadıklarını göstermektedir.

Kadın ve erkeğin özellikleri eşit olmadığı gibi görev, hak ve sorumluluk dağılımları da eşit değildir.

Kadınlar narin, zarif ve hassas yaratılmıştır. Bir erkek kadar güçlü bir fiziksel yapıya sahip değildir. Öte yandan sevgi, sadakat, merhamet ve şefkat dolu duygusal yapısı erkeklerinkinden daha güçlüdür. Baba dayanamazken, anne ağlayan çocuğu yüzünden sabaha kadar uyanık kalır. Çocuk su basarsa; Baba tereddüt ederken, daha sonra anne onu kurtarmak için devreye girer.

Kadının olmazsa olmaz vasıfları, aile evinde hanımefendi ve anne olarak üstlendiği görevlere uygundur. O; Ailenin evle ilgili görevlerini üstlenecek, çocuklarını doğuracak, onları dualarla doyuracak, onları takva ve güzel ahlakla büyütecektir. Erkek bedenen ve ruhen ne kadar dış dünyanın görevlerine uygun yaratılmışsa, kadın da iç dünyaya o kadar uygundur.

Bu sebeplerden dolayı dinimizde salih hanımın ve annenin konumu çok yüksektir.

Kadının büyük görevlerinin duyarlılığı ve hassasiyeti, onu dış dünyanın zorluklarıyla uğraşmak zorunda kalmamasını gerektirir. Bu nedenle kadın çocukken babasına, dedesine, amcasına, erkek kardeşine, daha sonra da beyefendisine, oğullarına ve torunlarına emanet edilmiştir.

Ancak bu emanet, rahmete teslimiyet değil;

“Onlarla iyi geçin.” (Nisa, 19)

“Cennet annelerin ayakları altındadır.” (Nesai, Cihat, 6)

“Sizin en hayırlınız ailesine en iyi davrananınızdır!” (İbn-i Mâce, Nikah, 50; Dârimî, Nikah, 55)

“Kadınları dövmeyin!.. Kadınlarını dövenler, sizin en iyilerinizden değildir.” (Ebu Davud, Nikah, 42; İbn Mâce, Nikah, 51)

“Ey insanlar! Kadın haklarına saygı gösterin! Onlara şefkat ve sevgi ile davranın! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Kadınları Allah’tan bir emanet olarak aldınız; Allah adına söz vererek onların ırzlarını ve iffetlerini helal kıldın!” (Müslim, Hac, 147) Yukarıdaki talimat, eşleri erkekler dünyasının sevgi ve saygısına, ahlakına ve hikmetine emanet eder. Tanrı’nın bir hediyesi olarak. Salih olarak yetiştirilen anneler, hayırlı evlatlar yetiştirirler. Annem başlı başına bir okul. Böylesine erdemli bir anne, bir ömür şükran duymaya değer.

“Bir adam, Resûlullah -sallallahü aleyhi ve sellem-‘e gelerek;

“–Kime karşı en yetkin olmam gerekiyor?” diye sordu. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-;

“-Annen!” o emretti. Sahabidir;

“–Bundan sonra o kim?” diye sordu. Efendimiz;

“-Annen!” o emretti. Sahabeler yine;

“–Ardından kim gelir?” diye sordu. Yine Allah Resulü;

“-Annen!” o emretti. Sahabeler yine;

“–Sıradaki kim?” Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem’e bu defa sorunca;

“-Senin baban!” Bu ödendi.” (Buhari, Edeb, 2)

İslam’da kadının geçimi vb. Maddi sorumluluk üstlenilmediğinden kadının miras ve mülkiyet hakları da kalıcıdır. Görev ve hassasiyetlerine uygun olarak sahip olduğu malları tasarrufta bulunabileceği gibi işlerde de hürdür.

habergerede.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu